Pamukkalede Sıcak Bir Macera Masalı
Dört çocuk, gizemli bir mektupla Pamukkale’ye keşfe çıkar. Travertenler ve Hierapolis antik kenti arasında doğayı ve tarihi tanır, koruma bilinci kazanırlar. Bu macera onlara hem bilgiyi hem de sorumluluğu öğretir.


Pamukkalede Sıcak Bir Macera
Ege’nin şirin bir kasabasında, ilkbaharın ılık bir sabahında dört arkadaş bir araya geldi: Mira, Can, Deniz ve Ali. Okuldan sonra parktaki en sevdikleri bankta buluştular. Ağaçlar çiçek açmıştı, kuşlar neşeyle ötüyordu.
Mira, çantasından eski gibi görünen kahverengi bir zarf çıkardı.
— “Bunu bizim posta kutusunda buldum. Ne pul var, ne adres. Sadece bu yazıyor:
‘Pamuklar arasında saklı sırrı bulmaya cesaretin var mı?’”
Çocuklar heyecanla zarfı elden ele geçirdiler. Kâğıt hafifçe parfümlüydü, üzerinde hafif mavi mürekkeple yazılmıştı.
Can kaşlarını kaldırdı:
— “Pamuklar derken, pamuk tarlası mı?”
Deniz atıldı:
— “Hayır! Bence bu Pamukkale!”
Ali’nin gözleri parladı:
— “Babam anlatmıştı. Sıcacık sularda yürüyorsun, bembeyaz kayalar varmış. Traverten diyorlar onlara.”
O an karar verdiler. Bu bir işaretti. Küçük bir sırt çantası hazırlandı, izinler alındı, bir öğretmenleri rehberliğinde keşif gezisi düzenlendi.
Ve ertesi sabah güneşle birlikte yola çıktılar.
Beyaz Merdivenler
Otobüsten indiklerinde çocukların gözleri kamaştı. Kar gibi beyaz, ışıl ışıl parlayan bir dağ yükseliyordu karşılarında. Ama bu bir dağ değildi. Merdiven gibi basamaklı, içlerinden su akan devasa doğal yapılar: Travertenler!
Ayakkabılar çıkarıldı. Mira önce temkinli adımlarla bastı suya.
— “Aa! Bu su sıcak!”
Ali hemen dizine kadar girdi:
— “Ve kaymıyor bile! Gerçekten ilginç…”
Suyun hafif buharı yüzlerine vuruyordu. Gökyüzünde pamuk gibi bulutlar, ayaklarının altında pamuk gibi taşlar…
Yukarı doğru yürüdükçe çocuklar, küçük havuzlarda ayaklarını gezdirdiler, ellerini suya daldırdılar. Bazı havuzlar kristal gibi saydamdı. Bazıları turkuaz…
O sırada karşılarında yaşlı bir kadın belirdi. Saçları ak, elleri çatlak, ama gözleri ışıl ışıldı. Üzerinde geleneksel işlemeli bir yelek vardı. Elinde mermerden yapılmış, parlayan küçük bir anahtar tutuyordu.
— “Pamuklar arasında sırrı arayanlar… Siz olmalısınız,” dedi gülümseyerek.
Çocuklar göz göze geldi.
Kadın konuşmaya devam etti:
— “Yukarıya, suyun başladığı yere gidin. Orada taşlar konuşur, geçmiş fısıldar.”
Hierapolis’in Fısıltısı
Yukarı doğru ilerlediklerinde bembeyaz kayalar yerini gri taşlara, tarihi kalıntılara bıraktı. Antik bir tiyatro kalıntısı, yıkık duvarlar, kabartmalar ve eski sütunlar…
— “Burası… Hierapolis olmalı!” dedi Can, hatırladığı bir kitap resmini anımsayarak.
Mira parmak ucuyla bir taşın üzerindeki Latince yazıları okur gibi yaptı.
— “Sanki bir zamanlar burada insanlar yürümüş gibi…”
Tam o anda, sol tarafta küçük bir mağara ağzı gördüler. İçeri girmeye karar verdiler. Mağaranın içi serindi ama nemliydi. Duvarlarda taşlara kazınmış yazılar vardı, bazıları parlıyordu.
Ve birden…
Duvarlar ışıldadı.
Havada süzülen bir ses yankılandı:
“Ben Hierapolis’im. Binlerce yıl önce bu topraklarda insanlar yaşadı. Bu sıcak suyla şifa buldular. Mermer yolları, hamamları, tiyatroları vardı. Bu dağ, zamanla beyaza dönüştü. Ama değerim, beni tanıyan çocuklarda yaşar.”
Duvarlara görüntüler yansıdı: Romalılar, hamamda insanlar, masaj yapılan odalar, su taşıyan çocuklar… Antik bir hayat gözlerinin önünden geçti.
Ali fısıldadı:
— “Burası bir doğa harikası değil sadece… Bir zamanlar yaşayan insanların izleri var burada.”
Dönüş ve Söz
Mağaradan çıktıklarında hava kararmaya başlamıştı. Gün batımı travertenlerin üzerinde turuncu yansımalar oluşturuyordu. Güneş, suya düşen altın gibi parlıyordu.
Yaşlı kadın tekrar karşılarına çıktı.
Gülümsüyordu. Elindeki anahtarı Mira’ya uzattı.
— “Sırrı anladınız mı?”
— “Evet,” dedi Mira, “doğayı korumak ve geçmişi unutmamak…”
— “Ve başkalarına anlatmak!” dedi Deniz.
— “Çünkü unutanlar, sahip olduklarını kaybederler,” diye ekledi Can.
— “Ben büyüyünce arkeolog olmak istiyorum,” dedi Ali gülerek.
Kadın göz kırptı.
— “Bu anahtar, sizi her zaman doğru yerlere götürecek. Gönlünüz açık olduğu sürece.”
Otobüse binerken son bir kez Pamukkale’ye baktılar. Artık o beyaz tepe sadece bir güzellik değil, bir anlam, bir sorumluluktu.
Pamukkalede Sıcak Bir Macera Masalı İle İlgili Pedagojik Formatta Soru Cevap Bölümü
Bu soru-cevaplar çocukların hikâyeyi daha iyi anlamasını, karakterlerin davranışlarını değerlendirmesini ve güvenli davranış alışkanlığı kazanmasını destekler.
Soru:
Pamukkale’deki travertenler ve Hierapolis antik kenti çocuklara ne öğretti?
Cevap:
Travertenler doğanın uzun sürede oluşturduğu eşsiz yapıları temsil ederken, Hierapolis antik kenti geçmişte insanların yaşadığı bir kültür mirasını gösterdi. Çocuklar bu sayede hem doğanın korunması gerektiğini hem de tarihin izlerini öğrenmenin önemli olduğunu fark ettiler.
Pedagojik Amaç:
Çocuklarda tarih ve doğa bilinci oluşturmak, gözlem yaparak öğrenme becerisini desteklemek, kültürel değerlere duyarlılık kazandırmak.
Ek Soru:
Sen böyle bir yere gitsen orada neyi merak eder ve neyi korumak isterdin?
Evet, Pamukkalede Sıcak Bir Macera Masalı adlı masalımızda burada bitti. Sizde Pamukkalede Sıcak Bir Macera masalı gibi Macera Hikayeleri yazarak tarafımıza gönderebilirsiniz. Gönderdiğiniz masallar sayesinde binlerce çocuk masal okuyarak uyuyacak. Masal göndermek için aşağıda ki resme tıklayabilirsiniz.
